Ah be Hatay!..

En kadim, en eski ve en güzel şehirlerindendin dünyanın.

İster dini ister siyasi olsun, sensiz eksik kalırdı tarih.  

Ne anılar vardı, hafızalardan bir türlü silinmeyen?

Hani ilk aşk unutulmaz derler ya; sendeydi tarihin nice ilkleri,

Ne hayaller gömüldü o koca koca binaların un ufak olan enkazlarına?

Kimi sevgilisi düşünüp yattı, kimi kızını, kimi de ertesi günkü sınavını; bazısı da sendromlu pazartesiyi…

Acım o kadar derin ki sözcükler yetmiyor, ifade edemiyorum. Duygusallık durumum bir o kadar ağır ki sessizce ağlayıp havlu yok numarası ile kâğıt havlu çalıyorum, bulabildiğim tuvaletten.

Çaresiz ve zavallı hissediyorum kendimi; hiçbir şey yapamıyorum giden, belki halen yaşayan canlara.

Hırsı derin, tamahı büyük ama insanlık kapasitesi küçücük beyinleri derin kuyularda eğitmeli ki bir daha bu yanlışları yapıp acıya boğmasınlar bizi.

Bu şehrin yıkıntılarını olduğu gibi müze haline getirelim; bina yapan, onay veren, işin içinde olan herkese günahı, vebalince ders, geride kalanlara ise ibret olsun…

Biliyorum, birçok kez bundan da ağır depremler gördün, yerle bir oldun ama Zümrüd-ü Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğdun.

Geçmişte de bugün de tevekkül içinde sorumluluğu yüce Yaratana, yazgı ve kadere bağlayıp, hırsımız, tamahımız ve açgözlülüğümüzden hiç eksiltmeden yaşananlardan ders almadık.

Bugüne kadar biz ders almadık ama bari çocuklarımıza Deprem Müzesi ders olsun?

Savaş AYDIN

Risk Eğt. Dnt. Hakkediş Direktörü