KAYBEDECEK NE KALDI?

Kaybedecek bir şeyi olmamasına rağmen risk almaktan korkan, sürekli kendini suçlayan o kadar çok insan var ki makaleye sığmaz sevgili dostlar…

Kendimize şans vermeyi çoğu zaman başkalarına şans vermekten çok daha zor görürüz. Nedendir düşünmek lazım.

İnsanlar zaman dahil hiçbir şeye eşit oranda sahip değildir. Sahip olduğumuz zamana ömür diyoruz. Ömür dediğimiz yaşam süreci kimi insan için çok uzunken kimi için çok kısadır ve ne zaman ne şekilde sonlanacağını kimse bilmez. Uzun veya kısa olsun zaman her daim az ve kıt bir kaynak, ölçülemeyen bir sonsuzluktur ama bir kez tüketildi mi, tekrar kullanılma olasılığı yoktur. Kullanılmış zamana GEÇMİŞ diyoruz. Geçmişi geriye döndüremez, tekrar yaşayamaz, değiştiremeyiz; ancak geleceği şekillendirmek için ders çıkarabiliriz. Ne kadar ders alabilir ve ne kadar kendimizi eğitebilirsek, yaşadığımız bir sonraki anı da o denli pişmanlık duymadan yaşarız. Bugün attığımız adımlar, yaptığımız planlar, aldığımız kararlar yarının resmini ortaya koyar.

Anın tadını yaşamak için çoğu zaman cimri davranıyoruz. Bugün veya şu anın bize getirdiklerini yaşamak yerine geleceği planlamadan, olumlu ya da olumsuz geçmişi yad etmekten günü yaşayamıyor, anın değerini bilemiyoruz.

Sevgili dostlarım, her zaman işimizde, sosyal statümüzde ilerlemek, yenilenmek, yeni şeyler öğrenmek isteriz ama genellikle ilk adımı atmakta zorlanırız. İlk adımı atmadan nasıl ilerleriz? İlerleme, gelişme yolunda sürekli adım atmasak, edindiğimiz bilgileri ve tecrübeleri yeni nesillere, çocuklarımıza aktarmasak hayvanlar dünyasındaki gibi olduğumuz yerde sayarız. Yaşamak, hayatı ve insanları sevmek zordur ama bugünü yaşamak kolaydır. Ancak, bugünü yaşamanın güzel yanı; her gün, her an ilk adımı atma şansını verme bonkörlüğüdür. Bu, benim yazımdan sonra sizlere bir armağan olsun.

Hayatınızdaki “keşke!”lerin sayısını azaltmak sizin elinizde sevgili dostlarım. BUNA BUGÜNÜ YAŞARAK, PLANLARINIZI GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN İLK ADIMI ATARAK HEMEN BAŞLAYABİLİRSİNİZ.

Okuyacağımız bir kitap veya izleyeceğiz bir film yaşamımızı değiştirebilir. İzleyeceğimiz bir tiyatro eseri düşüncelerimize yeni bir yol çizebilir. Alacağımız bir telefon önemli bir ilişkinin habercisi olabilir. Dileyeceğimiz bir özür bir gönül yapar. Katılacağınız bir toplantı, soracağımız bir soru, edineceğimiz bir bilgi yaşamımıza yeni kapılar açabilir.

Bu saydıklarım hep ilk adımlardır. Arkası gelir, fazla düşünmeyin bugünü yaşayın. Planlarımız dışında gelişen olayların bizi nereye götüreceğini, hangi aşamaları yaşatacağını önceden bilemeyiz. Planlarımız, hedeflerimiz doğrultusunda atacağımız adımlarla tecrübeler edinir, kimi zaman hayal bile edemediğimiz olanaklara kavuşuruz. İlk adımdan önce, kararsızlık içinde korku ile donup kalmak hatadır. Bilmeliyiz ki, adımlarını cesurca atan, çalışan, ilerlemek isteyen her kuluna Allah yardım eder. Yeter ki o iyide ve doğruda olsun.

Biz insanoğlunun maalesef “Erteleme” özelliği var. Öncelikle bunu kabullenip yenmeli ve değiştirmeliyiz. “Dün” tecrübedir, “Bugün” dünün öğrencisidir. Ama “dün dünde kaldı, hadi bugünü yaşayalım” demeyiz. Eğer dünden doğru ders almışsak, bugün yeni bilgi ve tecrübe edinmiş oluruz.

Dünü silemezsin ama yarını yazabilirsin, bugün ise fırsattır, kullan!..

Unutmamalıyız, hayat üç gündür; dün, bugün, yarın… Bu üç günde insana her sabah 24 saat ya da 1440 dakika sunulur. Her gün bir hediyedir. Çoğunlukla bunun değerini bilmeyiz. Aldığımız nefesin, içtiğimiz suyun, yaşadığımız doğanın değerini bilmediğimiz, unuttuğumuz gibi…

“Yarın yaparım, öbür gün yaparım” deme! Bugün de dünün yarınıydı, ne yapabildin? diyor, Mevlana.

Her saniye, her dakika, her saat bizim için, insanlık için, dünya için iyi, doğru ve yararlı işler yapma, üretme, yenilikler bulma fırsatıdır. İnsanlık için ter dökenler hem kendi geleceklerini hem de insanlığın geleceğini aydınlatırlar.

Ben bugünü yaşayacağım, yarını geldiğinde bakarım…

Sevgi ve saygılarımla…

Savaş AYDIN

Risk Eğt. Dnt. Hakkediş Direktörü