Hani anlatırsın, ölçer-biçersin, yetmez ayrıca usulünce nasihat edersin. Ama sonuç hep sözün bittiği yer olur. 👍
Adama “Adam” demek için öyle uzun uzadıya ölçmene-biçmene gerek yok. Fakat birini “Adam gibi adam” diye nitelendirmek için o kişi hakikaten adam gibi adam olmalıdır. (Burada adamlıktan kastım, cinsiyet değil; yürektir, empatidir, içtenliktir, onurdur, dürüstlüktür.) Bu adam, eşitlik ilkesi gereği kadındır/erkektir.
Çevrende ne kadar dostun varsa bir o kadar da düşmanın vardır. Bunu unutmamak, ayarını ona göre vermek gerekir ki sözün bittiği yere gelmemeli insan…
Sevdiğine nasihat verirsin, bildiğin kadar. Kimi zaman karşılığını bulur, itibara dönüşür; kimi zaman da gerisin geriye ters teper. Teper tepmesine ama aslında seni sevdiğinin tepkisi üzmez, kırmaz, hatta incitmez bile. Ne incitir biliyor musun? O verdiğin nasihat, anlatış-söyleyiş tarzın, vurguladığın konu, sevdiğini incitir ve üzerse işte o zaman sen de incinir, kırılır “kahroluyorum” dersin. Ve sözün bittiği noktaya istemeden, kendiliğinden sen de gelirsin…
Hayata tepeden bakarsan insanların sadece kafalarının üstünü görürsün. O nedenle insanlara her zaman aynı hizadan bak. Bak ki insanların hem yüzünü hem de kalbini gör. Benim felsefem bu arkadaş…
Önemli olan yükseklere çıkıp hayata tepeden bakmak değildir. Ya da abartayım; insanları yukardayım, yüksek makamlardayım diye tepeden görüp, bi bok biliyormuş gibi bakma. Nasıl düştüğünü sonra anan görür. Mühim olan ne kadar yükselsen de herkese, her şeye eşit hizadan, aynı mesafeden, önyargılı olmadan bakabilmektir. Tabi yukarda verdiğim örnek uyarınca, adam gibi adamsan…
Değilsen, anan görür zaten; o zaman sözüm sanadır başkan…
Hayatta her şey olabilirsin. Her şeyin; yatın, katın, villan, araban ya da adı her neyse o olabilir. Fakat mühim olan hayatın içinde İNSAN (adam gibi adam) olabilmektir.
Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir işi ve de güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu derdiyle, işi de tüm zorlukları ile kabullenip, getirisini sevdiklerinle paylaşarak sevebilmektir. Adamlık, caka satmakla değil; alçakgönüllülük ve paylaşmakladır unutma…
Sözün bittiği yer de olsa; o sözü durdurur, kaseti geri sararız. Kapanmayı önler, Ezdirmeyiz, ezmeyiz, emin adımlarla gideriz hedefimize.
Kalbi güzel insan kalbin seni hep yukarıya çıkarır unutma. Sen düşmanına bile kötülük düşünemeyen bir kalpsin. Unutma, biz yürekten sever, yürekten inanırız. Bu kalp unutulur mu.
Gerçek dostlarımıza, yani adam gibi adamlara laf olsun diye değil; gerçekten en içten, en kalbi duygularla hiç yüksünmeden, hiç çekinmeden, cinsiyet ayırt etmeden “Seviyorum seni …” diye çok deriz biz.
Ve üç sözcükten oluşan bu tümce, bu söz, öyle bir ilaçtır ki yeryüzünde hiçbir eczacı, hiçbir hekim, hiçbir ilaç fabrikası benzerini dahi üretememiştir; öylesine büyülü bir sözdür ki yeryüzünde hiçbir büyücü, sihirbaz, efsuncu bugüne kadar daha iyisini söyleyememiştir.
O kadar çok şey eklenir ki bunun arkasına, ama en önemli ve benim için kıymetlisi hem de öyle böyle değil dir.
Savaş AYDIN